28 Mayıs 2008 Çarşamba

Awake: Uyanık kalmak ne mümkün.

Bu sene iyi Hamsi yaptı...

Filmin en can alıcı noktası aslında isminde saklı ama Türkçeye ‘Uyanık’ olarak çevrildiğinde bambaşka çağrışımlar yaratacağı düşünüldüğünden olsa gerek, ülkemizde ‘Anestezi’ ismiyle oynadı sinemalarda. İsminden sonra ikinci vurucu nokta da, bize her yıl ameliyat olan 21 milyon hastadan 700’de birinin anestezi sırasında uyanık kaldığını söyleyen afiş yazısı.

Bu istatistiğin altında yatan gerilimin dışında da başka bir vurucu tarafı yok ne yazık ki Awake’in. Filmin hem senaristliğini hem de yönetmenliğini yapan Joby Harold, ‘Var ya, aklıma müthiş bir fikir geldi’ dedikten sonra, o müthiş fikri nasıl anlatacağını sanki biraz es geçmiş.

Hayatı boyunca arkasından müstehzi bir ifadeyle ‘Keşke hep Anakin Skywalker olarak kalsaydı.’ denilecek olan Hayden Christensen ve hareketsiz durduğu sürece oldukça başarılı olan Jessica Alba’nın aralarında bir türlü oluşamayan elektrik, filmdeki çoğu şey gibi oyuncu kadrosunun da topalladığını gösteriyor bize. Doktor rolündeki Terrence Howard, kendi rolünü pek anlamadığından olsa gerek, ''Neyim ben? İyi adam mı kötü adam mı? Yoksa ben iyiyim de çevrem mi kötü?'' dercesine boş bakarak varla yok arası bir oyunculuk sergiliyor. Filmde görmekten memnun olacağımız tek isim olan Lena Olin ise, bildiğiniz gibi. Etliye sütlüye karışmadan kendi işine bakıyor.

Gelelim konuya: Adeta parayla saadet olmaz lafını desteklemek için yaşayanClay Beresford (Cristensen) doğuştan kalp hastası, multimilyoner ve kalbi yaralı olduğu için sürekli üzgün üzgün bakan yakışıklı bir gencimizdir. Annesi Lilit Beresford (Olin) ile neredeyse duygusal enseste kaçan bir ilişkisi vardır. Bir yandan da annesinin sekreteri Sam Lockwood (Alba) ile bir süredir aşk yaşamaktadır ama annesinin korkusundan bunu kendine bile söyleyememektedir. Clay ne kadar aristokrat, asil ve üzgünse, sevgilisi Sam de o kadar metrodan inmeyen neşeli bir halk çocuğudur.

Bu ilişki uzatıldıkça uzatılırken ve bu film herhalde böyle sürecek diye düşünülürken, Clay’e kalp nakli yapılması gerektiğini, bunun için uygun bir kalp arandığını Allah’a şükür bir şekilde öğreniriz. Multimilyoner de olsa her Amerikan vatandaşı gibi efendice organ nakli sırası bekleyen Clay’e sonunda bir kalp bulunur ve ameliyat günü gelir çatar. Clay, annesinin tüm ısrarlarına rağmen, ne başkanlar ne dünya liderleri ameliyat etmiş olan cerrahı değil, boş zamanlarında işi gücü bırakıp balık tutmaya giden arkadaşı Dr.Jack’i (Howard) tercih eder, sanki ölüm kalım meselesi olan bizmişiz gibi.

Film en nihayetinde ameliyat esnasında başlar aslında. Narkozu yiyince mışıl mışıl uyuması gereken Clay bir türlü uyumak bilmez. Bilinci açıktır, kendisine uygulanmakta olan her türlü işlemin de farkındadır üstelik. Clay’in farkındalığının farkına varırken yaşadığı paniğin bize kalp çarpıntısı geçirtmesi gerekirken, kendi kendine iç sesiyle durmadan konuşması bir noktadan sonra tarifsiz bir sıkıntı yaratır. Filmimizin kahramanı bir türlü uyuyamazken tatlı bir mayhoşluğun seyircinin göz kapaklarına asılması tam da bu zamana denk gelir.

Clay’in monoluğu sürerken olan olur ve kahramanımızın aslında bir entrikalar yumağının içinde olduğunu anlarız. Bilinci açık, gözü kapalı olan Clay ameliyat masasında ne yapacağını şaşırır ve kendini kurtarmak için çırpındıkça çırpınır. Sonunda da eli ayağı tutan kötüler çetesi değil, kuzu gibi yattığı yerden kalkamayan Clay kazanır ve herkes layığını bulur.

Bu kadar olumsuzluğa, tahmin edilebilirliğe ve kötü oyunculuğa rağmen, yine de izlenmeyecek bir film değil Awake. Filmin durumunu anladıktan sonra insan kendini kasmadan, sinirlenmeden ve hatta Jessica Alba’nın mimiksizliğine kafayı takmadan seyrederse zevk bile alabilir. Yalnızca baştan beri ‘Yapma evladım, etme evladım.’ diyen annenin her konuda haklı çıkmasını ‘Ana gibi yar olmaz.’ deyişiyle özetleyerek dersimizi almamız bizim için yeterli olacaktır. Üstelik bir filmin kötü olduğunu anladıktan sonra esneye esneye seyretmeye devam etmenin de ayrı bir zevki vardır, bilenler bilir.

2 yorum:

sadi tekin dedi ki...

geçen gün baktım tam da diyordum banullah iyice boşladı falan buraları.. neyse ki..

o değil de, bi topaklaşak da film izleyek be banullak.. çok kalabalık olmayak ama insan ne yediğini anlıyor ne dediğini.. :)

Unknown dedi ki...

bence sen biraz fazla hayal kuruyorsun. baksana insanların filmi izlerken ne hissettiklerini baştan aşağı düzmüşsün. filmi hiç bilmeyen biri okusa filmi hayatta izlememeye karar verirdi ben bile filmi izlemiş olmama rağmen beni bile soğuttun filmden. :) bence abartmışsın da abartmışsın. boşver sen bu işleri yorumunu kendine sakla izleyen izler izlemeden de beğenmediğimizi tarif edemeyiz. sonuçta sende izlemişsin. bırakta insanlar kendileri karar versinler. ben filmi izlemekte biraz geç kaldım, henüz izledim ama film bu sonuçta geç izlemiş olmam birşeyi değiştirmez ve bence çok başarılı ve sağlam bi kurguya oturtulmuş bi filmdi. ayrıca bu anestezi meselesinin doğruluğu da doktorlar tarafından destekleniyor.. yine de uğraşmışsın yazmışsın eyvallah! ( aynı senin yazının sonu gibi oldu. filmi kana batağa batırıp yine de izlemeye değer der gibi.. ) :)