Senin de hoşuna gidecek yavrum.
İtiraf ediyorum ki, Marathon Man’i o meşhur Laurence Olivier – Dustin Hoffman anekdotu yüzünden seyrettim.
Bir Dustin Hoffman hayranı olarak senelerim bu filmi merak ederek geçti. Sonunda dvd’sini edinip seyrettim ve üzülerek söylüyorum ki, berbat bir filmmiş. En son There will be blood’da tecrübe ettiğimiz gibi, nasıl oluyor da bütün dünya belli dönemlerde oldukça kötü filmlerin başyapıt olduğu konusunda hemfikir olabiliyor anlamak mümkün değil. Ama bunu anlayan sanırım kitle psikolojisini çözen ve Hitler’e de mantıklı bir açıklama getirebilen biridir ve çok akıllı bir insandır.
Filme dönmek gerekirse ‘’hikaye anlatımı’ olarak gördüğüm en sığ filmlerden biri. William Goldman herkesin romanı okuduğundan ya da daha iyisi onun aklını okuduğundan emin olarak kaleme almış senaryoyu sanırım. O kadar dikkatli seyretmiş olmama rağmen (evet bir noktadan sonra sıkılıp oje sürmeye başlamış olabilirim ama kulağım hep ekrandaydı) Dustin’in babasının ne haltlar karıştırdığını ve neden intihar ettiğini anlamam mümkün olmadı mesela. Aynı şekilde Roy ‘un ne iş yaptığını da tam çözemedim. Evet, polisiye bir durum vardı ama, neydi?
Peki ya grevler, Paris sokaklarındaki çöpler, hele hele Dustin ve manitanın (hesapta) çok ateşli sevişme sahnesi? Tam 40 yaşındaki Dustin’in üniversite öğrencisini oynamasına hiç değinmiyorum bile. (Rahmetli abisi daha genç duruyordu yeminle) Peki o manitanın fonksiyonu neydi? Olivie’nin Yahudi mahallesinde salyangoz satmasından hiç bahsetmeyeceğim.
Not: Ama asıl sorum şu: Sayın William Goldman, neden maraton?
1 yorum:
ne var kardesim biz de 40imizdan yil aldik ve universite orencisiyiz hala! eylulde su lanet tezi veremezsem daha da katmerli bir orenci olarak hayatimi surdurcem. izlemicem filmi de onyargi olustu nedense :)
Yorum Gönder